14 Mayıs 2015 Perşembe

İnsan kolonisi neye denk?

Evde yalnızken sakinliği çok severim. Günde 5-6 bardak kahve içmeyi, bir şeyler okuyup ona dalıp gitmeyi gtümü devirip bu esnada yatmayı da severim boş vakitlerimde. Çıt çıksın istemem o esnada. Bazen insan olarak neye yarıyorum abi diye düşünürüm, varoluşsal kaygılarım tavan yapar. Karınca kolonilerinin birleşince bir orangutanla aynı zekaya sahip olduğunu, biz insanlar birleşince neye denk olduğumuzu düşünür bulamam. Birleşemiyoruz galiba tam olarak çünkü herkesin hayatına kimse karışamaz derim. Düşüncelerim saçmalaşmaya başlar bir zaman sonra. Düşüncelerimin gidişatına göre, mesela yaşadığım ülkenin geldiği noktaya kızıp ay ağzına sıçayım yaa diye sesli olarak bağırıp "napıyorum lan ben" diye yaşadığım ana geri dönerim.
Birlik bütünlük, şirinler köyünde gibi yaşamak, insanların hepsinin eşit olması, kimsenin fazla parasının olmaması çünkü paraya ihtiyaç duymaması, insanların müzik, sanat gibi şeylerle daha çok ilgilenmesi gibi şeyler düşündüğüm bir akşamdı. Ramazandı bir de. Oruç tutmadığımdan Ramazanda olmanın benim için bir önemi yoktu. Bir anda kulakları sağır eden bir müzik duydum. Pencereden dışarı ağır ağır kafamı uzattım.
Evin karşısında büyükçe bir park vardı ve oraya sahne kurmuşlardı. Kalabalık bu etkinliğe doğru akın ediyordu. Bir adam elinde mikrofonla kalabalığı coşturuyor, pamuk helvalar çekirdekler satılıyor teyzeler bir cennet bahçesinde gibi gülüyordu. Ulan dedim, sonuçta bu insanların da eğlenmeye biraz olsun stres atmaya hakları var. Pencereden izlemeye devam ettim bir süre. Sonra kalkıp evden çıktım.
Banklardan birine oturdum, seyyar çaycıdan çay aldım bir de sigara yakıp kalabalığı izlemeye başladım. Burada da bir bütünlük vardı, neşe ve saadet vardı. Bizim kültürümüzde flamenko gitar çalsın biri de biz onu izleyelim diye bir şey yok sonuçta. İnsanları mutlu gördükçe mutlu hissetmeye başladım.
Derken son ses Lady Gaga çalmaya başladı. Hafif bir rüzgar esmeye, çekirdekler daha hızlı yenmeye ve gürültü artmaya başladı. Çocuklar ortada koşuyor, ga gaa u lala diye bazı gençler şarkıya eşlik ediyordu.
Sonra elinde mikrofon olan adam insanları piste dans etmeye davet etti. Hayatımda görmediğim dans figürlerini doğu batı sentezini tam o sırada yaşadım. Danslar hararetlendikçe şaşkınlığım artıyordu ve kelimelerin kifayetsiz olduğu bir görsel şölen yaşıyordum.
Sonra asıl olay başladı. Mickey Mause, Şirine ve tanımadığım bir karakterin (turuncu bir kedi) kostümlerini giymiş insanlar bir anda sahneye atladılar ve halay çekmeye başladılar. Arkada çalan Rihanna'dan man down şarkısıydı. Halaya katılan amcalar ve teyzeler o kadar çok eğleniyorlardı ki tarif edemiyorum. Olayın üzerinden bir seneye yakın geçti, ancak hala doğru cümleleri bulup gördüğüm şeyi tam anlatamıyorum.
Bunlara şahit olduktan kısa bir süre sonra, elimdeki bardağa baktım. Çay buz gibi olmuştu, içmeyi unutmuştum. Ancak içim sıkışmaya darlanmaya başladı ve miki fareyle halay çeken amcaları arkamda bırakıp, sessizce evime döndüm. Karanlıkta bir müddet oturdum. Sonra çay demledim.
Bu sene kesin tekrar olacak bu tarz bir etkinlik. Fotoğraf çekemediğime pişman olmuştum yine dumur olmazsam çekeceğim bu sefer.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder