21 Eylül 2015 Pazartesi

Sims 3 ve hayatımı karartması üzerine bir demeç

Bağımlılık konusunda kötüyüm ben arkadaşlar. Bir şeyin hemen müptelası olabilirim o yüzden de  uzak dururum. Bazen beni resmen avlar bazı şeyler aptal gibi içinde bulurum kendimi. Bazı insanlara da aşırı özenirim, kahvelerinin yanında tek bir sigara yakarlar onu böyle keyifli keyifli içerler ya. Bense sigaraya altlık olsun diye kahve içerim resmen. Tütün kokan emmiler gibi gezerim bu yüzden. Bazen bir gün akşama kadar sigara içmeyip duru ciğerlerle sanki o kadar sigarayı ebem içmiş gibi takılırım. Bir gün bırakacağım ama nasıl bilmiyorum. Neyse bahsetmek istediğim bugün Sims 3 ve bana nasıl bir alternatif evren yarattığıdır. Beyin kimyamla nasıl oynadığı ve bana dopamin salgılatmak sureti ile kendine bağladığıdır. Dün bilgisayarımdan kaldırdım ve şu an yokluğunu çekiyorum. Bize ne abi diye düşünüyor olanlar lütfen gerisini okumasın çünkü yazmazsam ve şu gerginliği atmazsam geri yükleyebilirim. Kafayı yedim lan.
Sosyal çevrem dar benim. Yani cidden bir kaç kişi var ve hiçbir şekilde yenilenemiyor. Yani onlarca arkadaş olur da bikaç tane harbiden sevdiğin insan olur ya aslında öyle. Sims 3 oynamaya da insanlardan buram buram soğuduğum ve uzaklaşmak istediğim bi dönemde başladım. Resmen Einstein'ın görelilik kuramındaki gibi, ben bir trene bindim ve ışık hızıyla gitmeye başladım. İstasyonda kaldı diğer insanlar. Telefonu elime alıp saate baktığımda gecenin ikisi ise tekrar baktığımda 4'ü oluyordu. Bu arada bunca zaman bilgisayar oyunlarından itina ile uzak durdum çünkü Japon veletler gibi 24 saatimi oyunla geçireceğimden emindim. Sims masum geldi, sıkılırım dedim çünkü harbiden sıkıcı aslında diğer oyunlara göre. Bi kere Truman show filmindeki gibi bir ortam, ya ecelinle ölüyosun veya elektrik çarpıyor, yangın çıkıyor. Onda da ambrosia yemeğini yaparsan tekrar diriltebiliyorsun karakterini. Ölüm diye bir şey pek yok yani. Ecelimle ölmemek için cooking, gardening ve fishing özelliklerimi fulleyip, life fruit ve death fish yakalayıp sürekli ambrosia yaparak hiç ölmeden yaklaşık 1000 yaşına kadar yaşadım. Ancak kendim gerçek hayatta malin önde gideni gibi oldum. Ne kitap okuyorum, ne insanlarla görüşüyorum ne de başka birşey yapıyorum. Sürekli gözümün önünde Simsteki karakterlerim, onların refahı onların mutluluğu. Bir kaç sefer dışardayken eve erken kaçsam da oynasam diye düşünüp bastıramadığım bir mutsuzluk yaşadım.

Oyun oynarken endişeler, saçma sapan düşünceler hepsi yok oluyordu ama hiçbir şekilde çözülemediği için birikip duruyordu. Yapmam gereken çok iş birikti birden bire. Şu an aslında anlatmak istediğimin yanından bile geçemedim, aslında bir oyunu alıp sosyal hayatımı büyük ölçüde silip yerine koydum. Ve işin acı kısmı böyle daha mutlu hissettim kendimi. Fakat normal olmadığını kendime kabul ettirdikten sonra dün sildim oyunu. Resmen prangalarım çıkmış gibi oldum, üzerimden bir fil kalktı. Ama sildikten 3-4 saat sonra oyundaki karakterim Mellow'u düşünmeye başladım. En son bıraktığımda napıyodu diye. Vedalaşsam bir fotoğrafını alsam mıydı mal gibi hemen sildim dedim. Sonra da bu düşüncelerimden ürktüm ve anansıkim ya resmen kıyısından dönmüşüm sıyırmanın dedim. Fakat şimdi yine özlüyorum, özlediğimi söylemekten de çekinmiyorum çünkü Mellow 1000 yaşında. Zaman makinesinin içinde çiftleştiği için mağaradan kızı çıkıp gelmişti. Umarım mutlusunuzdur lan bensiz. Denyolar sizi.