25 Mart 2014 Salı

Dev utançlar

Ben önlüğümü seven bir çocuktum. Masmavi önlüğümü giyerdim, tebessüm eder okuluma giderdim. Yakalarım her zaman temiz ve ütülü olurdu. Zaten bütün derslerim de beşti bana inek derlerdi o zamanlar. Küçük bir pislik, öğretmenimin kuzusu idim. Ortaokula başladığım zaman iğrenç bir üniforma giymek zorunda kalmıştım. Cart sarı bir gömlek iğrenç bir yelek ve bir emmi ceketi giyiyordum artık. O şekilde sınıftan beni alıp kıraathaneye koysalar, kimse yadırgamazdı, okeyi alnıma yapıştırır zift gibi çayımı içerdim. Sevmiyordum üniformayı önlük daha güzeldi aklımı karıştırmıyordu. 
Orta sonlardan bir kız, daha ilk üniforma günümde yanıma gelip " Şimdi sen bu üniformayı giydin de kendini bi halt mı sanıyorsun. Ne oldu çok mu büyüdün inek" demişti. Bizim sınıftan Sümüklü Tuba'nın ablasıydı. Çok korkardım o kızdan. En yakın arkadaşım merzide ile de çok uğraşırdı. Bana böyle kaba sözler söyleyince kalakalmış ve çaresizce onun yüzüne bakmıştım. O da kahkahalar atarak uzaklaşmıştı. Küçük emrahın validesinin alnına kara leke sürüldüğünde bile emrah bu denli üzülmemiştir bence. 
Orta okulun başlaması ile birbirinden pislik bir sürü oğlanla da tanışmak zorunda kalmıştım. Bi keresinde bizim sınıfta bir kız eğilmişti ve Mert dye bir çocuk arkasına geçip çat çat diye dayamıştı kıza. Kız da ağlayarak kaçmıştı sınıftan. Sonra başka bir gün de teneffüste bir kızın eteği açıldı diye okuldaki oğlanlar yine ağızlarına dolamıştı bu olayı. Zaman geçiyor ben ise sınıftaki, okuldaki erkek arkadaşlarımın beyinsizliğini sürekli olarak tasdik ediyordum. Yakın arkadaşlarım ile arada bir erkekleri dövdüğümüz de oluyordu. Resmen mavi önlüklü bir inekten, azılı bir sokaklar itine dönmüştüm. 4 aldığı zaman ağlayan o gıcık çocuklardandım ben. Bir üniforma neler etmişti bana öyle. 
Adım okuldaki onur öğrencileri listesinde, birinci sıralardan 4. sıralara gerilemişti. Üzerimde devasa ceketim, pis bakışlarım ile bahçede neskuik içiyordum. Birincilik için savaşmaktansa erkek fatma olmaya karar vermiştim. Orta sonlarda benden hoşlanan fakat korkan bir arkadaşım sonradan anlattı, "oğlum bu kız seni döver, sakın bişey belli etme" demişler ona. 
Bu sıralarda yazın sokakta futbol maçı yaptığım, aynı apartmandan bir çocuk ile asansörde kalmıştım. Yaşadığım o gerilimi sanırım uzun süre unutamadım. Ve asansörde kaldığımızı bilen arkadaşlarımız bizi gelip uzun süre kurtarmamıştı. Nefret ettiğim ve futbol oynarken tekme içinde bıraktığım çocuk ile kapalı kalınca " bunlar şerefsiz be orhan. Baksana bizi kurtarmıyorlar" deyip sonraki on dakika boyunca sürekli susmuştum. Sonra da hapisten çıkmış katiller gibi bizi kurtarmayan arkadaşlara doğru koşup, oynadıkları topu alıp alıp kafalarına atmış, sonra da onlarla ebediyen küsmüştüm. 
Kıraathane okul üniformam bende black spiderman etkisi yapmıştı adeta. Sokaklar itliğim lise sonuna kadar kendini muhafaza etmeye devam etti. Tabi o kadar düz bir çerçevede değildi. Lisedeyken okulda kendini bi bok sanan üst sınıflardan bi çocuk vardı. Bir gün okuldan kaçmaya çalışıyordu, okulun çevresini saran, ucu sivri demirlerden atlayarak. Biz de onun kaçışını izliyorduk. Derken demirlerden biri, pantolonun tam ortasına girdi ve orada çaresizce asılı kaldı. Kahkalarla gülerek ve yardım etmeden oradan uzaklaşırken aklıma yıllar sonra sümüklü Tubanın ablası geldi yine. Demek olay bundan ibaretti. Gülmeye devam ederek oradan uzaklaştım.

12 Mart 2014 Çarşamba

Çok özür dilerim

Bu sabah Berkin Elvan'ın ölüm haberini alınca, kendimi tutamadım ve ağlamaya başladım. Sonra yine hıncımı alamadım twittera bişeyler yazdım. Öyle geçmeyen bir hüzün ve kızgınlık ki ne yapsam kime ne desem geçmiyor bi türlü. Bünyemden atamıyorum şu korkunç hissi.

Ekmek almaya gitmiş veya gitmemiş, ne fark eder. Ah be yavrum, erimiş gitmişsin 269 günde. 16 kiloya düşmüş, direnmiş ama olmadı işte. İnsanın içini acıtıyor, fakat kendimi suçlu hissediyorum sanki elimden bir şey geliyor da onu yapacağım ve bu suçluluk duygum geçecek gibi. Ama onun ne olduğunu bilmiyorum. Geri gelmeyecek tabi ki Berkin, ve ölen diğer genç insanlar. Hayatlarını verdiler. Bundan önemli ne olabilir ki?

Benim büyük veya küçük kardeşim yok, birini kardeş gibi sevmek nasıl oluyor pek bilmiyorum. Sadece tahmin ediyorum. Sanki öyle bir his yarattı bende, gencecik yaşında kardeşim polisin attığı gaz fişeği ile başından vuruldu ve 270 gün komada kaldı, sonra öldü sanki.

Yok, olmuyor geçmiyor bu his. Geçmesi için çok büyük olayların olması lazım. Katillerinin de ettiklerini bulması lazım. Umarım başka kardeşlerimizi de kaybetmeyiz ve içimiz yanmaz artık böyle.

Kalbimde olacaksın, ben hiç unutmayacağım seni. Başka ne denilebilir ki. Ne desem sanki saygısızlık gibi artık şu noktadan sonra. Borçluyuz biz artık sana.