31 Ocak 2012 Salı

Duygusal insanın sonu gelmiyor

Islanınca güzelleşiyor sayfalar,yağmura banmak lazım kelimeleri kenarından...


Ne ben mecnun idim, ne sen papatya ama bahar günlerimiz vardı felekten gün çaldığımız. Pullara basmadılar hikayemizi belki ama, mektuplarımız vardı bizim yaktığımız...


Bu nedir abi ya?
Kelimeleri neden yağmura banıyosun ki? Hikayeyi pullara basmak? Olay şöyle olmadı mı aslında:


"Bugün ağlayasım vardı ağladım. Ağlamasam da ağlamışım gibi oldu. Baktım aklıma bazı metaforlar geldi sürreal düşünceler geldi, sktir ettim bir adet acılı lahmacunun içine soğanları salatayı doldurup yedim. Kelimeleri lahmacuna banmak diye bi fikir geldi aklıma, bi kenara not ettim. Hani acılı ya lahmacun, kelimelerim de acılı olur insanlara dolaylı anlatım yaparım dedim.
Bi kız var şimdi bazı bazı takıldık, ama aramızda herhangi bir sevişme, cinsellik içeren bişey olmadı. Tırt iki insan olduğumuz için de nesilden nesile aktarılacak bir aşkımız da olmadı. Havalar düzelince Zeytinburnu sahilinde birkaç kez buluştuk, felekten bir gün çaldık. Yaşanmışlığımız hiç yok değil yani, yanlış anlamayın. Ama yeterli değildi tabi o yüzden ayrıldık abi dediğimde kimse sklemedi beni. Sadece İhsan üzüntümü hafifletmek için bir sigara yakıp ağzıma taktı ve dedi ki " Abi sen boşver, üzülmüşsün gibi yap. Zaten msnde _Shok_Shekher_Kısss_765 nickiyle oturum açan kızdan ne beklersin? Bunların hepsini aklından, anılarından sil ve sanki eski usül mektuplaşmışsınız gibi düşün, belki bi anlam katar" dedi ve sırtımı 2-3 kere pışpışlayarak güngören istikametine giden minibüse atladı. 
Bu bana bir fikir vermişti, blog sayfama girdim ve yüreğimin derinliklerindeki ulvi aşkımdan bahsetmeye başladım."


Ha bi de,


http://taritiwele.blogspot.com/2010/07/duygusallk.html

Bu arada sonlara doğru fazla Umut Sarıkayaya kaçmış yazı, ama özgünlük peşinde koşmadığımdan için rahat. =)

Güzeller güzeli Ceyhun

Aslında yazacağım şeyler sadece Ceyhunla ilgili değil ama olsun, başlık olarak güzel durdu.
Kar yağdı ya şimdi, kafayı sıyırdık. Deniz aradı "abi kartopu" dedi kendimi nasıl dışarı attığımı bilmiyorum. Cümlesini bitirmesine dahi meydan vermedim. Deniz, Ceyhun ve ben kafamıza birer yılbaşı şapkası takıp, karlarla haşır neşir olmaya elverişli olan parka gittik. Yılbaşı şapkasını da en son geçen sene takmıştım hiç kullanmıyoruz diye düşünerek yanıma aldım, sorgusuz sualsiz geçirdiler berelerinin üzerinden. Parkta naylon poşetle bayır aşağı kayarken insanların bakışlarına aldırmadan şuh kahkahalar atıyor, havada moleküllerine ayrılan kartopları fırlatıyorduk birbirimizin kafasına.
Capri sun aldık içtik sonra, yerden bi tane dal bulduk onu da gittiğimiz her yere götürdük. Yine sorgu sual yoktu. Hiç bir davranışımızın mantıkla, beyin gelişimimizle veya edindiğimiz herhangi bir ilke ile alakası yoktu ama sorgulamadık. Sanki her gün bunu yapıyormuşuz gibi, kafamızda (berenin üzerinden) yılbaşı şapkaları, elimizde uzun ince bir dal, öbür elimizde capri sun, bayır aşağı kayıyorduk. Sonra da starfaksta kahve içip evlerimize dağıldık günlük rutinimizi yerine getirmişcesine. Sevdim ben bu olayı. Güzeller güzeli ceyhun, bebişler bebişi ceyhun. Ense köküme kar topları yağdıran ceyhun. Diyor ve susuyorum artık.