7 Ağustos 2021 Cumartesi

Efkarım birikti sığmaz içime

 Ağaçlar yanıyor. Yangının en başından beri öyle dayanılması güç bir keder içindeyim ki hasta olup yerimden kımıldayamadığıma sevindim adeta. Bu neyin suçluluk duygusu bu kadar bilmiyorum... Çocukluğumdan beri hep doğayı sevdim, zarar vermedim, yedigim meyvenin bile çekirdeğini saklayıp ektim. Hasta, aç hayvancagizlar için elimden geleni yaptım. Kendim yemek yerken onları da düşündüm. Sevdim onları.

Insanlar canımı sıktığı zaman gidip ağaçlara sarıldım, dev bir şefkat ile sevdim bütün ağaçları. Aynı zamanda kuşları, kedileri, köpekleri her türlü hayvanı. Inekleri görünce çok mutlu olup onlara şiir okumuş insanım ben gerçekten. 

Ama su an değer verdiğim her sey yanarken uzadıkça uzayan hastalığımla boğuşuyorum. Bu hastalık olmasa korkunç bir yas yaşayabilirdim. Iyi ki yatak döşek hasta oldum. Yine de tutacağım yasımı. Ama benim yas tutmam o canları geri getirmeyecek. 

Bundan 8-10 yil once yazdıklarıma baktım da, giderek o kadar kötüye gitmiş ki tüm dünya ve yaşadığımız ülke, şimdi geyik yapmayı geçtim, ne yiyoruz ne içiyoruz, kişisel bir derdimiz var mıydı hiç fark etmiyor. Öyle bir devir artık bu. Bu kadar kötülüğe bu olan bitenlere dayanamıyoruz artık. Hasta hasta sabahı 5 ettim, döndüm bloguma geçmişimde ne yazmışım, belki okurum kafam rahatlar dedim. Ama tam tersi oldu. Huzur yok, normal bir güne hasretiz. Şebnem ferah'ın bi şarkısında dediği gibi: sıradan basit bir günün uğruna, hic dua etmemis, hiç yalvarmamıştım.