4 Eylül 2017 Pazartesi

Uyku

Ihlaya tıslaya,
Ahlaya Vahlaya
Oflaya Poflaya
Yokuşu çıktım. Bir partiye davetliydim. Daha doğrusu partiye davetli olduğumun pek bilincinde olmadığım halde büyük bir azimle çağrıldığım yere gidiyordum. Çınar ve ben, iki deli bir araya gelip spora başlamıştık. Spor hocamızın adı Göktu idi ve anamızı bellemişti. Genç ve azimli bir spor hocasıydı, ya da mesleğine aşıktı. Bizim yağ oranlarımıza garezi vardı, işini hakkıyla yapan bir insandı. Yağ oranlarımın önemini bunca yıl hiç idrak edememiştim. Kaslarımın olmayışı beni mahvetmişti. Belki bir gün Göktunun istediği bir insan olacaktım ama o gün bu gün değildi.

Yorgunluktan bitmiş bir şekilde girdiğim o evde, kuytu bir köşe bulup bir süre sessizce yattım. İnsanlar parti heyecanını an be an yaşarken bir köşeye çekilip sıçraya sıçraya uykuya daldım. Bir ara bir sesler duydum "aaa noldu ki kıza ya, ne içtilerse artık gelmeden" diyorlardı. Derinden, tatlı bir ninni gibi geliyordu bu sesler. Gözlerimi açıp kapattığım her an koşu bandını görüyordum, yine bir yerden düşme hissi ile uykuya dalıp kuyu gibi uyumaya devam ediyordum. Uyudum ve uyudum. Kulağıma müzik sesleri, kahkahalar geldikçe yine uyudum. İnsanlar beni ayyaş bir serseri zannederken ben ayçiçeği tarlalarında koştuğumu görerek, tatlı bir kelebek gibi uyudum. 
Sonra uyku döngümü tamamlamış olmalıyım ki, uyandım. Uyuduğum odanın kapısını açıp dışarı çıktım ve insanların hala eğlenmekte olduğu terasa baktım. Aşağıda bir profiterolcü olduğunu hatırladım birden. Sessizce evden çıkıp aşağı indim, bir porsiyon profiterol ve sade türk kahvesi söyledim. Sonra da bir sigara yaktım. Yeterince uyandığımdan, dinlendiğimden ve keyif pezevenkliğimi yerine getirdiğimden emin olunca da, kalkıp eve döndüm. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder