24 Eylül 2017 Pazar

Bebek Diksi

Aylarca temizlik yapmadım. Yapamadım, içimden gelmedi.  Eve gelen konuklar tuvaletime girip "bodom" diye sıçtıklarında bile iğrenmedim. Arada bir domestos döküp sifonu çektim, mikroplar domestosa rağmen yaşıyorlarsa onların ski sağolsun dedim. Children of bodom dinleyerek, yediğim çikolata kağıtlarını bile yere atarak yaşayıp gidiyordum. Koltukların arasından yeni yaşam formları oluşuyordu, bakıp bakıp seviniyordum. Her yerde kıvırcık gt kılları, çekirdek kabukları, toz yumakları uçuşuyordu. İçerideki süpürge dolabında kafam kadar bir hamam böceği vardı. Korktuğumdan öldüremiyordum sadece oradan çıkmaması için dolabın altına gazete kağıtları sıkıştırmıştım. Gt kıllarının orta yerinde bir kraliyet kurmuştu. Nasıl bir hakimiyetti bu ben anlamamıştım.

Çok titiz bir arkadaşım vardı, evini öyle çok temizliyordu ki elleri yara içinde kalıyordu ocak silmekten. Ona ne zaman gitsem sanki mahsus yapıyormuş gibi halısına lekesi hiç çıkmayacak şeyler döküyordum. Sanki temizliğe garezim vardı, her gittiğim yerin mna koyuyordum.

Benden daha pasaklısı da vardı, o da Yiğitti. Onun evinde de sanki yüzlerce ölüyü yakıp küllerini evin her tarafına serpiştirmişsin gibi bir pislik vardı. Bu pisliği ancak böyle betimleyebiliyorum. Ama o taşındığında da evi eşyalıydı ve zaten ölüm gibiydi. Evinin pis olmasına rağmen bizi ne zaman İzmir'e gitsek krallar gibi ağırladı. Mini barı bile vardı şerefsizim. Bize sabah kahvaltısı olarak halley bile hazırlamıştı. Pisti ama içinde yaşayan kingti. (Yiğiti övesim gelmiş).

Ama ben bu gidişe bir dur demeliydim artık. Evimi bir kere temizlersem gerisi gelir diye düşündüm. Banyoda bulunan viledaya su koydum ve diksiyi aldım. Evi silecektim bu ekipmanla. Mağrur ve gururluydum.

Diksi şişesinin kapağını açtığımda beklenmedik bir şey oldu; evi pespembe bir duman kapladı ve bir anda çiçekler saçılmaya başladı etrafa. "Hassiktir lan noluyor" demeye kalmadan, ev ışık hızıyla temizlenmeye, camlar silinmeye, çöpler yerden toplanmaya ve kıyafetler kendi kendine katlanmaya başladı. Hijyen kokuları dört bir yana saçılırken pembelikler arasında bembeyaz bir canlı durduğunu gördüm. Gökten inmiş bir melek gibiydi fakat aynı zamanda psikopat bir tarafının da olduğu aşikardı. Ona baktığımı farkedince piti piti yürüyerek yanıma gelip bacağıma sarıldı. "ihihihihhihi" diye gülüyordu bir yandan. Fakat bu durum karşısında korkudan altıma sıçtığım için gayri ihtiyari bir şekilde bu bebeksi varlığa bir tekme savurdum. Odanın öbür ucuna savrulan, bebek kadar günahsız varlık acı içinde snif sınif diye iç çekerek bir köşeciğe çekilip inci inci ağlamaya başladı.

Bu sırada pembe duman da dağılmıştı, ev göz alacak şekilde tertemiz olmuştu. Korkudan ve şaşkınlıktan bağırsaklarım aşırı derecede çalışıyordu. Ben zaten aşırı stres yaptığım zamanlarda zaten hep sıçasım gelirdi. Koşarak tertemiz, mispak tuvalete gittim. Klozete tek kullanımlık, sensörlü; üstteki tuşa basınca dönerek temiziyle değişen poşetten takılmıştı. Hijyenin sınırları, bir sefer daha zorlanmıştı. Bana göre hava hoş diye bastım bi sefer, yenisiyle değişsin diye. Fakat poşet habire dönmeye başladı, durmak bilmeden dönüyordu. Gtüm bir türlü yer göremiyordu, klozete oturmam imkansızdı. O sırada yumurta kapıya dayandı ve en azından deliği denk getirdiğimi umarak sıçmayı başardım. Kapıyı açtığımda kocaman bir çift göz bana bakıyordu. Kapıyı açar açmaz kaçarak bir yere saklandı. Az önceki klozet olayına çok sinirlenmiştim, ne hakla benim özelime girip kafasına göre değiştirebiliyordu bu velet? " Ulan ne diye sensör taktırıyorsun sıçamadım senin yüzünden, neredesin çık ortaya bacaksız!" diye haykırıp evin içinde bu küçük pezevengi aramaya başladım.
"Ya insafsız, her tarafım aciyor, evini temizledim bana reva mı bu yaptığın" diye kapkalın bir sesle bir köşeden bana seslendi.

Neyse, velhasıl sonunda cesaretini toplayıp geldi yanıma. Bir sigara yaktım ve "Adın ne senin ufaklık?" diye sordum. Yine kapkalın bir sesle "Bebek Diksi, temizlik perisiyim" dedi. "İyice temizledin mi bari?" diye sordum. Beyaz yüzünde kıpkırmızı lekeler oluşmaya başladı. " Benim adım Bebek Diksi, rica ederim bunu sorgulamak sana mı düştü, bu nasıl bir hakarettir böyle yaa" diye beni azarlamaya başladı. Külü yere silkerek "Bak canım, ben kendi gtümü bile zor topluyorum, iyisin hoşsun da bir boğaz daha bakamam ben bu evde" dedim.

Hemen yerdeki külün üzerinde pembe bir bulut oluştu ve yine döşeme ter temiz oluverdi. Hiç hoşuma gitmemişti benim çöplüğümde böyle horozlanması. Küçücük boyuna bakmadan " Benim adım Bebek Diksi, senin baban yaşında sayılırım, hiç edep adap öğretmediler mi sana, it oğlu it" diye bağırdı. "Sktir git lan" dedim "boyuna posuna bakmadan ettiği laflara bak şunun". İyice sinirlenmiştim fakat o da aşırı sinirlenmişti, minicik yumruklarını sıkarak bana sallamaya başladı. "Benim adım Bebek Diksi, şimdi seni bir güzel döveceğim" diyerek bana patpatat diye minik minik vurmaya başladı. Bir yandan da gözlerinden yaşlar akıyordu "Döveceğim seni, döveceğim işte" diye hıçkırıyordu. Tam o sırada bir gürültü duyuldu ve açık camlardan binlerce minik beyaz adam içeri doğru girmeye başladılar. Evin içini yüzlerce mini mini, küçük, beyaz ve sigsiz Bebek Diksiler bastı, beni bir çembere aldılar ve öfkeli bir şekilde bana bakmaya başladılar. Bebek Diksi, hala ağlayarak pıtpıtpıt diye bana vuruyordu, sonra yumrukları seyrekleşti ve oturup kaldı.

"Biz Bebek Diksileriz, bu evi karantina altına alıyoruz" diye çok sert ve kalın bir ses duydum. "He yaaa heeee heee" dedim. Aralarından biri öne çıktı ve "Biz Bebek Diksileriz, kir, toz ve saygısızlık bizim için affedilmez günahlardır" dedi. Bana göz dağı vermeye çalışıyorlardı başımın tatlı belaları. "Şu yumurcağınızı da alın sktir olun gidin lan evimden" diye bağırdım.

Bağırmaz olaydım. Bir anda bütün minik beyaz adamlar hüngür hüngür ağlamaya başladı. Bir yandan da bana öyle dertli dertli bakıyorlardı ki allah canımı alsa da kurtulsam diye düşünmeye başladım. İçinden çıkamıyordum bu durumun. Onları ağlar vaziyette bırakıp, ceketimi alıp çıktım evden. O gece bir bankta uyudum, ertesi gün eve döndüğümde onları hala ağlar vaziyette buldum. Bir ara vileda sopasıyla önüme gelen Bebek Diksiye vurup "Sktirin gidin lan evimden" diye haykırıp sinir krizleri bile geçirdim. Fakat gitmiyorlardı. Evimin kapısına pespembe bir tabela asmışlardı, "Bu ev Bebek Diksi tarafından karantinaya alınmıştır" yazıyordu tabelada. Evimi bırakıp, bir ormanda yaşamaya başladım. Çöpten bulduğum bir halıyı keserek kendime gocuk yaptım Rambo gibi. Bebek diksiler şu an hala evimin salonunda ağlıyorlardır muhtemelen. İğrenç küçük yaratıklar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder