
Duygusallık bence çok güzel bir olaydır, ama bazen bazı durumlarda istesen de olamazsın. O sırada içinde bişeyler dürter belki, haydi aslanım, güzel bir kabiliyetin var, duygusal birşeyler yazıver der sana.Ama yazma işte, yazma. Hayvanım ben yaz, bu gün sevgilimin yanında altıma pisledim, çiçek aldım ona bir ot yığınına da bu kadar para verilir mi yaz. "Bazen umarsız bir gözyaşı değil hayat." Tamam da neden umarsız?.Burnumdan balon çıkartarak ağlamakmış ihtiyacım olan.Yaz.
Puslu bir yaz günüydü. Ay ışığı denizde oynaşıyordu. Tekne, boğazın maviliğinde ilerlerken, bu tekne gezisinin tadını çıkartan gençler çılgınca dans ediyorlardı. "Biraz daha bira?" diye sordu ipeksi bir sesle, beni daldığım düşten uyandırmıştı bu ses. Aklıma çocukluğum gelmişti, bir martı gibi özgür ve bilinçsiz günler. "evet, lütfen" dedim.
Yukarda anlattığım, en sevgili arkadaşlarımdan birinin, pek sevdiğim ablasının düğünü ve belki de süsleyerek anlatılmış hali idi. Ama gerçekte ben o düğün sırasnda teknede şunları aklımdan geçiriyordum:
"Gül abla ne güzel olmuş yahu. Hasktr! bira dökülüyodu. Bu kadar dar bir alanda baya kişi dans ediyor. Ben etmeyeyim bence.Okan olsa halay başı yapardık onu. (sonra denizi izleyerek)O değil de, biz nereye gidiyoruz lan."
Diğer insanların da kafasının benden çok da değişik çalıştığını sanmıyorum. Sevgilisine methiyeler düzen bir blog yazarının "bazen" sahte duygusallığı o yüzden sıradan ve basit, bunun yorumunu yapmak bana düşmese de, bu sözlerimle edebiyatın tüm inceliklerini itin götüne sokmuş gibi görünsem de, bence herkes bunu yapmaya çalışmamalı, içinizden geldiği gibi davranın, en süperi değil mi?
hadi romantik komedi izleyelim.
YanıtlaSil