26 Mart 2010 Cuma

Taksicinin firar eden kuşları

- Günlerdir beni mahveden bir mide ve karın ağrım var. Yemek yemek işkence, tuvalete gitmek işkence. Serum yedim, totoya iğne yedim. 3 gündür anca yeni yeni kendime gelebildim. Bu gün okula gitmem gerekiyodu, ders notu ve kitap fotokopisi bulmak için. Vazgeçilmezim olan korsan taksiyi aradım. Çünkü metrobüse, dolmuşa katlanacak halde değildim. Beni okula götürüp getirin amcalar dedim. Yarım saat işim var, beklersiniz hemen biter dedim.
Böylece sapsarı suratım, 3 gündür taranmamış saçlarımla okula doğru yola çıktım. Korsan taksici duygusallıkta son noktaya varmış olduğumun farkında olmadan, muazzez ersoy, orhan gencebay seçkileri sunuyordu. Sonra, ağlamak güzeldir, ağlama değmez hayat, erkekler ağlamaz gibi şarkılarla burnumun dolmasına yol açıyordu. Bunun sebebini hemen açıklayayım, hasta olduğum zaman ekstraordineri bi biçimde duygusallaşıyorum ben. Hemen kaçın yanımdan. Acil kaçın. Yemek yiyememek, tuvalete gidememek ne demek lan.
Sonra okula geldim. Betülden istatistik notlarını alcaktım, dersteydi. Mesaj attım, dışarı çıktı. "Çok duygusalım" dedim."Benim de moralim bozuk" dedi. Nedenlerini anlattı. Sonra ağlamaya başladı. Aniden burnum tıkandı, gözlerim doldu. İçimden çemkire çemkire ağlamak geldi. Ama durumun saçmalaşacağını bildiğimden bikaç damlayla geçiştirdim bu duygu yüklü anları.
Korsanı beklemek üzere okulun dışına çıktım. Hala ağlamaya devam ediyordum. Hiç bir derdim yoktu, sadece totoya iğne yemiştim, tuvalet sıkıntım vardı ve 3 gündür haşlanmış patates yiyordum.Bir de Betülün ağlaması son nokta olmuştu.
Sonra korsan taksici geldi, "sizi çok beklettim kusura bakmayın"dedim. İsabet olmuş dedi. Biraz hastaydım da fazla hareket edemiyordum dedim. Yine gözlerim dolmuştu.Öyle saçmaydım ki. Neyseki bu durumu bertaraf ettim ve kucağımdaki "experimental psychology" kitabının sayfalarını karıştırmaya başladım. Sonra annem aradı, ona az önce başımdan geçen saçma hikayeyi anlattım. Konuşmalarımıza kulak misafiri olan taksici telefonu kapattıktan sonra "ben de 3 gündür çok dertliyim" dedi.Sebebini sormama fırsat vermeden devam etti, " kuşlarım kaçırıldı.. oysa onlara 5 aydır doğal ortam hazırlamak için ne kadar da uğraşmıştım.." Bu cümlenin ardından öldürücü bir sessizlik yaşandı. Bu sefer burnum başka sebepten dolayı doluyordu ve birden kahkahalarla gülmeye başladım. Sonra zoraki bir biçimde gülmemi bastırıp "Cinsleri neydi peki, çok üzgünüm güldüm ama.." diyebildim. "kocakafa, saka, ardıç ve bir sürü eşi benzeri olmayan tür" diye devam etti. Sonra cep telefonunu çıkardı ve "bakın, işte bunlardı. Kim neden yapar bunu, ne istediler onlardan..Hepsi çok mutluydu, onlara kaçırılmadan önceki gece çok güzel bir gece yaşatmıştım" dedi. O an benim için tüm değer yargıları, saygı, sevgi, irade herşey yok olmuştu. Avazım çıktığı kadar gülmeye başladım. Adamcağız kalakalmıştı, telefonu tekrar cebine koydu "hehe, evet herkes üzülme diyor, giden gider diyor zaten, hehe" dedi. Eve yaklaşmıştık, hala kendimi kontrol edemeden gülüyordum, cüzdanımı çıkartıp parayı ödedim ve kendimi arabadan aşağı yuvarladım.
Evde aklıma Elifin rahmetli kuşu "hanimiş" geldi. Onu da sevgiyle anıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder