8 Mart 2010 Pazartesi

Büyüyünce ne olacaksın yavrum?

Çocukken "Büyüyünce ne olacaksın?" diye soranlara dansöz diye cevap veren süper bir arkadaşım vardı.
Keşke hepimiz bu cevabı verseydik büyüyünce ne olacağımız sorulunca. Ben her seferinde farklı cevaplar veriyordum. Astronot olmak gibi bir gayem vardı başta. Sonra arkeolog, ressam, yazar, FBI ajanı. Bi kere de cerrah demiş olabilirim, belki de sadece düşündüm.
Hepsi için de mantıklı sebeplerim vardı, çocukken çok fazla kitap okuyup, her seferinde orda gözlemlediğim süpersonik karakterlerden biri olmak istiyordum. Dinazorlarla, eski Mısır uygarlığıyla haşır neşir olmak, herkesin görüp hayran kaldığı resimler yapmak, aya, marsa filan gitmek istiyodum. Dinazorlarla birebir iletişimdi istediğim. Bide jurassic park'ı yeni izlemiştim galiba, bunu düşündüğüm sıralarda.
Yazar olmayı da ortaokulda daha yoğun bir biçimde istemeye başladım. Hatta bir sürü hikaye yazdım, bi tanesi şizofren olup kafasına yarattığı dinazorla arkadaş olan kızın dramını anlatıyordu. Bir diğeri mahallede eroin bulan küçük hafiyelerle ilgiliydi. Hafiyelerden biri eroini bulup annesine "bu ne" diye soruyordu. Annesi ise bunu FBI'dan ve polisten sakladıkları için yaramaz çocuklara kızıyordu.Sonradan farkettim ki yazar olamayacaktım. Zaten o yazdığım edebi eserleri bir tek annem bide belki kuzenim Deniz okumuştur. Adeta bunalımlı bir edebiyatçı gibi, eserlerimi imha edişim, beni bir bakıma büyük bir yazar yapıyordu. 2 kişiden oluşan okuyucu kitlem de vardı. Ama biraz üzerinde düşününce, yazar olma fikri en az astronot olmak kadar uzaktı bana.
Bu gerçeğe rağmen, birşeyler yazmaya devam ettim. Bu sefer yazdıklarım, ağır ergenlik döneminin ürünüydü. Sürreal bir biçimde çalışıyordum. En sonunda o zamanlar gerçekten de beğendiğim bir hikaye yazdım. Hikaye şöyleydi; Yer altında yaşayan insanımsı varlıklar vardı. Bunlar toprağın altında yaşamaya mahkumdu. Her gün tek yaptıkları şey, yukarıya uzanan bir tünel kazmaktı. Yemek yemedikleri gibi, sıçmıyorlardı da. Bir gün yeryüzüne çıkmayı başardıklarında ise dünyaya meteor düşüyordu. Bu kadar da skindirik bitiyordu yani hikaye. Tırt olduğumu anlamam için bu kadarı yeterliydi aslında. Ama bu tırtlık bana mazoşist bir keyif de veriyordu.Çünkü ergendim.
Şimdi büyüyünce ne olacağımı sorsalar, manav derdim. Son iki senedir böyle bir hayalim var. Dünyanın en keyifli mesleği olabilir çünkü.
Bir buçuk sene sonra, psikoloji mezunu olacağım. Meslek olarak manavdan önce gelen budur, o derece seviyorum okuduğum şeyi. Ama 2. sırada Manavlık var.
FBI ajanı olmaya gelince, hollywood filmlerinin etkisi diyorum sadece.
Bütün bu sayıklarımın arasında, aslında en çok istediğim psikolog olmakmış. Eğer olamazsam, bahçemde yetiştirdiğim sebzeleri meyveleri, büyük bir mutlulukla insanlığa bahşederim. Kalan boş zamanlarımda da mahallede eroin bulan dinazorla ilgili bir hikaye yazacağım. Dinazor ve kutsal ülküler uğruna savaşan cesur çocukların buldukları eroinle nasıl köşeyi döndükleri, spoiler olarak sunulabilir.

2 yorum:

  1. "Anneni mi daha çok seviyon babanı mı" temalı yazını bekliyorum :)

    YanıtlaSil
  2. o da başka bi sorunsal tabi :D

    YanıtlaSil